23 Mart 2013 Cumartesi

Venedik

İtalya gezimizin ilk durağı Venedik’e geçmek için Verona havaalanında inip kiraladıgımız aracı aldık. Yaklasık  1 saat 15 dakikalık seyahatten sonra Mestre deki otelimize vardık. Daha ekonomik olması için Venedik yerine Mestre de otel ayarlamıştık. Gayet iyi bir seçim yapmışız çünkü otel hem fiyat performans açısından iyiydi, hem de Venedik’e özel servis imkanı vardı. Böylece sabah erkenden yola çıkıp otelin servisiyle Venedik’e geçtik. Buarada konaklamayı Mestre de yaparak Venedik’i gezecekler için duyrulur, Venedik merkezine giden otobüsler ve trenler var. Zaten indiğiniz duraktan sonra yürümeniz gerekiyor tüm Venedik’i. Gondollar dısında ulaşım aracı yokJ
Hatta ambulanslar bile sadece denizden gidebiliyor.



İlk durağımız Venedik’e varıyoruz ve başlıyoruz yürümeye. Harika  birşehir burası, tüm kara parcalarını birbirine bağlayan ufak ufak köprüler, eski ve mimarisi hiç bozulmamış binalar,kiliseler(bazıları yıkılacak gibi, restore ediliyor), her köse  basında karşınıza çıkan restoranlar (italyanlarca “ristorante”), cafeler, dilim pizzacılar, pastaneler. Pizzacılardan gelen sarımsaklı domates sosu kokusu, cafelerden gelen espresso kokuları... Buarada İtalyada cafelerde oturan insanlardan çok ayakta bir şeyler atıştıran ya da içen insanlar görürsünüz. Masada oturduğunuzda servis ücreti aldıkları için daha tuzluya mal oluyor. O yüzden atıştırmalık birseyler yiyecekseniz ya da sadece bi kahve içeyim diyorsanız ya cafede ayakta yiyip için ya da yanınıza alın ve gezerek kahvenizin keyfini çıkarın derim J Ayrıca kahve eşliğinde Venediklilere özgü bir cookie yi de tadabilirsiniz, adı “pan dei dogi” olarak geçen bu cookieleri sadece Venedik’te gördük ve tadı da gayet güzeldi, bademli-fındıklı seçenekleri var.
Venedik’de  hatta  genel olarak İtalya da “piazza” lar yani meydanlar mevcut. Her şehrin ünlü meydanları var ve bu meydanlar turistik mekanları oluşturuyor. Venedikde San Marco ve San Polo meydanları bunlardan. San Marco’da bulunan San Marco bazilikası görülmeye değer, 800 lü yıllarda yapılmış Bizans mimarisini yansıtan bir bazilika. Hatta bu bazilikanın üst kısmında yer alan atların Sultanahmet'ten çalındığı ve buraya getirildiği söyleniyor.


  San Marco meydanından çıktıktan ve bir süre ara sokaklarda kaybolduktan sonra gösterişli Rialto köprüsüne çıktık. Bu köprü diğer birçok köprüye göre daha şaşaalı ve büyük. 2 kenarından ayrılan yollar Venedik sularına bakıyor, bu yollar üzerinde birçok turistik restoran görmek mümkün. Genelde turist menüleri var, alakart dan daha hesaplı oluyor. Tatları da hiç fena değildi özellikle kalamarı tavsiye ederim, biz akşam yemeğimizi burada yedik J



Köprüden indikten sonra krep, kahve, sıcak şarap, hediyelik eşya satıcılarının tezgah açtığı bir pazara iniliyor. Her zaman kuruluyor mu bu pazar bilmiyorum ama köprünün çıkışında buradan yürümek ve kalabalığın arasına karışarak Venedik’in bir parçası olmak çok keyifli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder